Asil Çam’ın karakterleri depo çalışanı, iş güvenliği uzmanı gibi yakın zaman hikayelerde neredeyse hiç rastlamadığımız karakterler.
· Yahya Arslan ·

Hikayeci olanı olduğu gibi anlatsa bile bu gazete haberinden alabildiğine uzaktır. Çünkü işin içine karakterler giriyor, duygu ve düşünceler giriyor. İşin içine hikayecinin dili , anlatım şekli giriyor. Dümdüz yazmıyor zira hikayeci.
Hikayede zaman, mekan ve karakteri önemsiyoruz; karakter olayla diyalogu da barındırıyor. Bu üç sacayağı etrafında şekilleniyor hikaye. En azından gerçekçi hikaye, bizim tercih ettiğimiz gerçekçi hikaye diyelim. Olayla diyalogun dozunu ayarlamak hikayeciye, yargılamak yargı mercii okuyucuya kalmış.
Asil Çam’ın Ölümlünün Yaşam Fragmanları bunları düşünmeye sevk etti beni. Asil Çam’ın karakterleri depo çalışanı, iş güvenliği uzmanı gibi yakın zaman hikayelerde neredeyse hiç rastlamadığımız karakterler. Maden patlamasında duyuyoruz iş güvenlikçiyi mesela, suçun üstüne yıkılacağı kişi olarak. Hikayede niçin rastlamıyoruz çeşitli meslek mensuplarına? Bu meslekleri icra edenlerin yaşadığı zorluklara? Ki bugün hatırı sayılır miktarda depo çalışanı, iş güvenliği uzmanı, kargo dağıtıcısı, kasiyer vb. var. Çoğunluk yerine nadir rastlanan ilgi odağı oluyor halbuki. Yahut kelimeler ve biçimlerle büyülenme, büyüleme çabası hakim öykü tarafında. Hikaye mi öykü mü tartışmasını şimdilik geçelim.
Sözgelimi kargo dağıtıcılarının ne gibi zorluklar yaşadığını bilmek, bildikten sonra firma, yönetici yahut siyasetçilere tepki göstermek lazım gelmez mi? Bunu nereden, nasıl bileceğiz? Farklı meslek dallarına mensup kişileri nasıl ve nerede tanıyacağız? Allah razı olsun doktorlarımız twitter'da maaş kıyası yapıyorlar da tesisatçılardan filan haberimiz oluyor. Bizim mahalleye yeni binalar yapılıyor, duvar ustaları sabahın 7’sinde güneş doğmadan tuğlaları birbirine yapıştırıyor mesela sessiz sedasız. Doktorlar duvar ustalarının yevmiyesini duysa onlarla da kıyaslayacaklar kendilerini. Doktorlar hikayede kendilerini temize çekti mi bu arada?
Hikayeci halkın arasına karışsın, halkın duygu düşüncelerine bürünsün, halkın içinden karakterler çıkarsın. Edebiyat neye yarar? Buna yarar bana kalırsa. Empati kurmaya. Sıradan insanla sıradan insan arasında; bürokratlar, siyasetçilerle sıradan insan arasında empati. Bu neye yarar? Daha insan insanlar olmamıza diyelim mi?
Hikayeci doktora karşı hastanın tarafını tutar, patrona karşı işçinin, zalime karşı mazlumun, haksıza karşı haklının. Bu bilgi ve bilince önce kendi ulaşacak, ardından okuyucuyu dahil edecek.
Hem güncel olup hem kalıcı kalmak, hele sosyal medya çağında, zor iken, hikayecinin zora talip olması gerektiğini düşünüyorum. Nasıl olacak hem güncel hem kalıcı? Hiç olmazsa buna kafa patlatmalı.
“Ben gerçek insanların gerçek hikayelerini yazmak istiyorum,” diyor Asil Çam. Diğer bütün edebî eserler gibi hikayenin meselesi de öncelikle insan bizce. Hikayecinin kimin tarafını tuttuğu tavrını belirliyor. Tavır yani üslup. Diğer yandan siyaset. Meselenin dönüp dolaşıp geleceği yer burası. Gerçekçi misin değil misin? Halkçı mısın? Bu meseleler etrafında gezip dolaşmak lazım. Hem gerçekçi hem halkçı oldu mu lokum olur, tadından yenmez.