top of page

Byung-Chul Han’ın Enfokrasi’si: Enformasyon kapitalizmi virüs gibi yayılıyor!

İki tür rejimi ele alan Chul Han, enformasyon rejimini tanımlayarak meseleyi açıyor. Bilginin algoritmalar ve yapay zekâ yoluyla elde edilmesiyle toplumun yekununa tahakküm koyan, onu belirleyen bir güce dönüştüren rejimin adına enformasyon rejimi diyor. Diğer rejimin disiplin rejimi olduğunu dile getiren Chul Han, bu rejimle sömürülenlerin daha ziyade bedenin ve enerjinin olduğunu vurguluyor. Böylece meselenin başından disiplin rejimiyle enformasyon rejiminin sınırlarını çiziyor.


·İbrahim Varelci·


Byung- Chul Han çağın en cesur filozoflarından biri. Neden cesur olduğunu anlayabilmek için önce çalışmalarının tümüne bakmak gerekiyor. Ele aldığı meseleler güncel olduğu kadar geçmişi de ilgilendiriyor. Çünkü hiçbir toplum birdenbire değişmez. Chul Han’ı ele aldıkları konu birebir örtüşmese de toplumsal hadiseleri mesele ediş biçimleri açısından Jean Baudrillard, Zygmunt Bauman ve Pierre Bourdieu’ya benzetiyorum. Tek farkla, Chul Han metinlerini diğerlerine nazaran daha kısa tutuyor. Bu kısalığı sizi yanıltmasın, kısa olmasına rağmen oldukça çetin ve yoğun metinler.

İki tür rejimi ele alan Chul Han, enformasyon rejimini tanımlayarak meseleyi açıyor. Bilginin algoritmalar ve yapay zekâ yoluyla elde edilmesiyle toplumun yekununa tahakküm koyan, onu belirleyen bir güce dönüştüren rejimin adına enformasyon rejimi diyor. Diğer rejimin disiplin rejimi olduğunu dile getiren Chul Han, bu rejimle sömürülenlerin daha ziyade bedenin ve enerjinin olduğunu vurguluyor. Böylece meselenin başından disiplin rejimiyle enformasyon rejiminin sınırlarını çiziyor.

Disiplin rejiminin “uysal bedenler” oluşturduğunu, bu uysal bedenlerin kolaylıkla güdülebilen, sömürülebilen, boyun eğdirilen bir güruha dönüşebileceğini vurguluyor. Bu haliyle insan özgür bir birey olmaktan çıkıp köleleşiyor. İnsan üretim makinelerinin bir dişlisi, sistemin bir parçası haline geliyor. Disiplin rejiminde aslolan itaatkarlıkken enformasyon rejiminde bu “uysallık” idealize edilen bir durum değildir. Çünkü uysallık kişinin özgür olmasının önüne geçer. Enformasyon rejiminde ise bireyler olabildiğince özgür, yaratıcı, kendi kararlarını verebilen bireyler olmalıdır. Kişi enformasyon rejiminde kendini üretmiş olur.

Foucault’un ifade ettiği disiplin rejimi bireyleri izolasyonla tahakküm altına alır. İzolasyonda bir çeşit iletişimsizlik vardır. Bu iletişimsizlik boyun eğmenin en önemli ön koşullarından biridir. Dolayısıyla enformasyon rejiminin geçerli bir aygıtı olamaz.

Chul Han’ın üzerinde konuştuğumuz Enfokrasi kitabını tek başına okumamız meselenin özünü anlamamıza yeterli olmayabilir. Çünkü onun dile getirdiği olgular tıpkı yapbozun parçaları gibidir. Üzerine düşündüğü felsefi ve sosyolojik hadiselerin her birini kısa metinlerle kaleme alan Chul Han, her kitabında diğer kitaplarına da atıflarda bulunuyor. Böylece bu kitabı okuyan kişilerin öncelikle Şiddetin Topolojisi, Şeffaflık Toplumu, Palyatif Toplum ve Zamanın Kokusu adlı metinleri de ciddi bir okumaya tabi tutmaları gerekiyor. Böylece büyük resim daha net anlaşılabilecek.

Kitabın en dikkat çekici merkez noktalarından biri, günümüzde insanların veriye ve tüketim hayvanına indirgendiği enformasyon kapitalizmidir. Bu kilit ifade kitabın özünü ortaya koymaktadır. Kitap boyunca farklı argümanlarla Chul Han bize bu enformasyon kapitalizmini anlatır.

Bugün beden neyin nesnesidir, sorusu önemlidir. Chul Han’ın ifadesiyle bugün beden öncelikle estetik ve fitness nesnesidir. Yani görünür olanı ön plana çıkaran bir endüstrinin nesnesidir. Kamusal alanı sahne olarak organize eden enformasyon rejimi, kişiyi her daim hazır ve nazır şekilde sahneye sürer. Bunun için onun fiziksel görünümü oldukça önemlidir. Çünkü beden bir vitrindir. Dışarıya açılan en mühim kapıdır. Birey içinde bulunduğu bu teatral görünürlükle, alında eline tutuşturulan, fakat ona sorsanız senaryosu kendisine ait tiradı oynar. Böylece insan tribünde değildir artık, herkes kendi hayatının yönetmeni ve oyuncusudur. İnsan tek başına bir prodüksiyona dönüşmüştür. Bu durum da insanı tüm hayatını kendisinin organize ettiği yanılsamasına götürür.



Enformasyon rejiminde insanlar izlendiklerini, gözetlendiklerini değil, özgür olduklarını hissederler. Çünkü ortaya konulan davranışlar dışarıdan bir zorlamanın tezahürü değil, aksine kişinin kendi kararı sonucunda ortaya çıkmıştır. Yaptığı her eylemi salt kendi kararı olduğunu dile getiren insan, bedenine dair tercihlerinde de baş aktörün yine kendisi olduğunu savunur. Böylece kendisini görsel bir nesne olarak organize etmesi ve sunması onun kendi tercihi sonucunda gelişmiştir. İnsanlar içsel bir ihtiyaçla kendilerini teşhir ederken, bu süreç bireyin kendi kendilerini üretme sürecine doğru evrilir. Bu üretim kendini sürekli olarak tekrar eder. Enformasyon rejiminin kendini güçlü bir şekilde ortaya koyabilmesinin en önemli koşullarının başında şeffaflık gelir. Kişi kendisini hiç çekinmeden rahatlıkla ifşa edebilmelidir. Sadece fiziki açıdan değil, düşünsel anlamda da ifşa etmekten kaçınmamalıdır. Hatta birçok noktada düşüncelerin ifşası bedenin ifşasından daha etkili olabilmektedir. Kişi sürekli olarak sahnelediği enformasyonların esiri konumundadır. Bu da kişiyi dijital bir hapishane tutuklusuna dönüştürür. Chul Han’ın sosyal hadiselerle alakalı ortaya attığı parlak kavramlar meselenin özünü anlamayı oldukça kolaylaştırıyor. İşte bahsini ettiği bu dijital hapishanelerin şeffaf olması gerektiğinden bahsediyor. Apple’ın New York’taki en önemli mağazası bir cam küptür. Tıpkı Türkiye’deki mağazasında olduğu gibi. Zorlu Center’a gidenler Apple’ın mağazasının camdan büyük bir küp olduğunu, dışarıdan içerisi çok rahatlıkla görülebilecek şekilde tasarlandığını göreceklerdir. Her şey şeffaftır. Mağazadaki insanlar da bu sahnenin birer oyuncuları olmaktan kaçınmamaktadırlar. Oysa Kâbe’nin mimarisi Apple’ınkiyle tam tamına zıt kutuplardadır. Apple’da şeffaflık, ifşa ön plandayken Kâbe’de gizil olmak öncelenmiştir. Bu yüzden Kâbe şeffaflığın karşıt imgesidir.

Enformasyon rejiminin başat aktörlerinden en önemlisi akıllı telefonlardır. Akıllı telefonlar bizi her daim gözetim altında tutan habercilerdir. Günümüzde yaygınlaşan akıllı evler de benzer bir işlevi yerine getirir. Akıllı evler, neredeyse bizim hareket alanımızı belirler, bize görev verir, yaşayış biçimimizi hayal dünyamıza göre değil, belirlenmiş bazı kriterlere göre devam ettiririz. Akıllı süpürgelerle evin haritası çıkarılmış olur. Böylece enformasyon rejiminde her şey bir nevi bilgiye dönüştürülür. Ve elde edilen bu verilen bir havuzda toplanarak yine bizi kullanışlı bir nesneye dönüştürür.

Chul Han’ın üzerinde önemle durduğu bir diğer husus ise enformasyon toplumunun öncüleri olarak tanımladığı influencerlardır. Bireyler ister seyahat ister güzellik ister sanat ister fitness ve ister moda olsun, her daim kendilerine has bir üslubun, yaşam stilinin var olduğunu dile getirirler. Bunu da özgürlüklerine bağlarlar. Oysa her biri bir influencerın peşinden giden mürit gibi davranır. İnfluencerlar rol model olarak alınan kanaat önderleridir. Özellikle genç insanlar influencerların tükettiklerini iddia ettikleri ürünleri satın alarak müritliklerini günbegün sağlamlaştıran bir tarikata ehline dönüşürler. Böylece kimliksiz bir kitle insanına dönüşmüş olurlar. Başta özgürlüklerini en büyük güç olarak gören kişiler, günün sonunda kimlikleri ellerinden alınmış, kendilerine ait olmayan senaryoyu sahneye koyan sözde aktörlere dönüşürler. Bu durum kişinin giderek kendisini tüketmesine, ortaya orijinal bir fikir veya hayat biçimi koyamamasına kadar varır. Bu taklit ve öykünmelerden kurulan hayatın sonunda birey kendisini büyük bir boşlukta hissedebilir.

Chul Han’ın ele aldığı çarpıcı meselelerden biri de kişilerin kitaplarla olan ilişkisinin değişmesi olgusudur. Nasıl ki matbaanın icadıyla insanların kitaplara ulaşması kültürel anlamda çok mühim bir devrim olduysa, dijitalleşmenin sonucunda da kişilerin matbu kitaplarla olan iletişimine de ciddi anlamda yeniden yön vermiştir. Artık dört başı mamur eserlerden ziyade parçalı olarak anlatılan, sosyal medyada yazılan, özellikle Twitter’da kullanılan bir anlatım biçimi icat edilmiştir. Demokrasinin ilk günlerinde en önemli belirleyici unsur olan kitap, aydınlanmanın rasyonel zeminini oluşturuyordu. Demokrasinin özü olarak kamusallık, kendisini okuyan ve akıl yürüten halkın varlığına borçluydu. Habermas’ın da dile getirdiği gibi demokratik kamusal alan kitle iletişim araçlarıyla çöküşe geçti. Bu çöküş halen devam etmektedir. Artık okumaların bir kısmı oyalanmaktan öteye geçememekte, bilginin asıl kaynağı kitaplardan ziyade duygulara yön veren sloganlar ve asılsız haberler olmaktadır. Bu asılsız haberler toplumda meydana gelen önemli kırılma anlarında ortaya çıkan bir virüs gibidir. Tıpkı virüsün yayılımına benzer bir şekilde toplumun damarlarında dolaşır ve her kurumu kolaylıkla hasta edebilir. Troll diye nitelenen bu kimseler seçim öncesi, geniş kitleleri ilgilendiren toplumsal durumlarda ortaya çıkarlar. Görüşleri, inançları ve ideolojileri ne olursa olsun birçok kesimi etkilemekte ve toplumun sinir uçlarıyla oynamaktadırlar. Bu bir çeşit hakikate suikast düzenlemek anlamına gelir. Enformasyon rejiminde hakikat sürekli erozyona uğrar. Yalanlar hakikatlerden daha hızlı hareket ederler. Hızlıca mutasyona uğrarlar. Sahte haberlerle topluma yön veren siyasiler, haberciler ve çeşitli gruplar toplumu manipüle ederek daha kullanışlı hale getirir. Hepimiz Twitter’da ortaya atılan yalan bir haberin peşinden gidebiliriz. Duygulara hitap eden haberlerin korkunç bir hızla yayılması birçok gerçeği de ortadan kaldırır. İdeolojiler hakikatlerin önüne geçer. Toplum sağlıklı düşünemez hale gelir. İnsanlar tarafından akli selim şekilde düşünmeden ani tepkiler ortaya çıkmaya başlar. Toplumun ana temelleri sarsılmaya başlar. Her kurum çatırdamaya ve bu enformatik manipülasyonun bir objesi olmaya mahkûm edilir. Hakikatlere dayalı iletişim, yerini duygulanıma ve ideolojik yönelimlere bıraktığı vakit o iletişim olmaktan çıkmış demektir.

Chul Han, toplumu yönlendiren en önemli hususlardan birinin enformasyon savaşları olduğunu dile getirir. Bu savaşların neticeleri ağırdır. Kaynağı da daha çok asılsız haberlerdir. Özellikle sosyal medyada kullanılan bot hesaplar bu enformasyon savaşının paralı askerleridir. Bu askerler bazen tıpkı intihar saldırıcısı gibi davranıp vazifesini yaptıktan sonra kendini imha eder. İmha eder etmesine fakat meydana getirdikleri büyük yıkım başka yıkımlara sebebiyet verir. Günümüzde hıza yayılan bu enformatik virüsler, deyim yerindeyse RNA’sı olan bulaşıcı bir görsel kabuğa yerleştirilmiştir. Chul Han, çağının esas meselelerine kayıtsız kalmamış ve içinde bulunduğumuz bu enformatik çıkmazın kısa ama etkili bir haritasını ortaya çıkarmıştır.

bottom of page