İlk kitaptaki şiirlerde gözlem ve eleştirel tavır belirgindi. Medeniyet eleştirisi değil ama daha çok medenilik diyebileceğimiz gündelik insan meşgalelerini tiye alan bir tarz. Dayatma karşıtı, ahlakçılık yapmayan fakat çokbilmişliğin, gereksiz nezaket gösterisinin, derinliği ve altyapısı olmayan fikir ve kuralların karşısında duran, içi boş modern insan takıntılarını gözden kaçırmayan bir yönü vardı bu şiirlerin. Bununla beraber eleştirel tavır entelektüalizme dönüşmüyor, şair deneyimin, yani toplumun tam ortasından konuşuyordu.
· Selman Ertaş·

2006-2007 yıllarında şiir yayımlamaya başladığımız, dahası Ankara’da Ölçü’yü birlikte çıkararak bu işlere tam manasıyla bulaştığımız Murat Küçükçifci, o yıllardan bugüne göz önündeki edebiyat dergilerinde şiir yayımlamaya uzun aralar vermeden devam etti. Herkes İçin Türk Şiiri (Profil, 2014) ve Evliler İçin Kafa Kağıdı Sureti (Ketebe, 2020), şiirlerini bir araya getirdiği kitaplar. Murat’ın en önemli özelliği nedir diye sorduğum zaman kendime, verdiğim cevap kesinlikle çalışkanlığı oluyor. Kitaplarına almadığı bazı şiirlerini de hesaba katarsak 14 yılda 50 civarı şiir yayımlamış. Bunun yayında yayımlanmış bir inceleme-düşünce kitabı Tarih Kimlik Hanefilik (Avangard, 2015) ve henüz kitaplaştırmadığı bir o kadar da yazısı bulunmakta. Bu yazılar kesinlikle oturup bir çırpıda çalakalem yazılacak veya okuyucunun çalakalem okuyacağı şeyler değil. Neyse, bu bahsi uzatmadan şiire dönelim.
İlk kitaptaki şiirlerde gözlem ve eleştirel tavır belirgindi. Medeniyet eleştirisi değil ama daha çok medenilik diyebileceğimiz gündelik insan meşgalelerini tiye alan bir tarz. Dayatma karşıtı, ahlakçılık yapmayan fakat çokbilmişliğin, gereksiz nezaket gösterisinin, derinliği ve altyapısı olmayan fikir ve kuralların karşısında duran, içi boş modern insan takıntılarını gözden kaçırmayan bir yönü vardı bu şiirlerin. Bununla beraber eleştirel tavır entelektüalizme dönüşmüyor, şair deneyimin, yani toplumun tam ortasından konuşuyordu. Farklı kişi, zaman ve mekânlardan kırptığı (Tam anlamıyla kırpma ama. Sohbetlerimizde bu kırpma işini Akif’in belagat derslerinden yola çıkarak ilerlettiğini söylemişti bana.) görüntüleri zihin dünyasında birleştirerek ortaya koyuyor; gördüğümüz, unuttuğumuz ve biraz dikkat kesilirsek hatırlayabileceğimiz meselelerden söz ediyordu. İçinden değil dışarıya dönük çok sesli diyebileceğimiz tasvirler ve teşbihler ortaya koyuyordu ilk kitabında. İlk kitabındaki şiirler iki bölümden oluşuyordu. İlk bölümde şairin bireysel meselelerini sesli bir şekilde aktardığı, ikinci bölümde ise daha çok topluma dönük meselelerden oluşan şiirler bulunmaktaydı.
Burnumda hafif bir eğrilik var
Kesip biçecekler ince ekranlarla.
Üzerimdeki halsizliğe karacadan yemek takımı
Mide kanamalarıma ankastre mutfak
(İkindi Namazının Farzı)
Geçen bu altı yıllık süre zarfında yayımladığı şiirlerin meselesinin bireysel ve toplumsal olarak ikiye ayırabileceğimiz bir şekilde devam ettiğini görmekteyiz. Burada şairin ikinci kitabını ilk kitabının bir devamı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Türkiye’de özellikle 2014 sonrası yaşanan olayların da etkisiyle, şairin siyasete bakışının aslında her vatandaş gibi daha da netleştiğini, şeffaflaştığını söylemek mümkün. Burada politik olarak safların daha da kesinleştiğini söylemeden geçmeyelim. Diğer yandan şairin öteden beri politik bir şiir yazdığını özellikle söylemeye gerek yoktur sanırım. Fakat şairin siyasi olarak nitelendirdiğimiz şiirini ideolojik bir güzergahta değil tamamen halkçı, toplumcu bir çizgide rahatlıkla konumlandırabiliriz. Şairin tarafı kesinlikle halkın tarafıdır. Şair büyük resmi de görmelidir, yanında oturan şahsı da. Fakat büyük resmi karşısına alarak yüksek perdeden konuşmaz. Daha çok bireyin dünyasından büyük resme, doğrusu büyük şiire ulaşma gayretindedir. Küçük resme deneyim, büyük resme fikir demek mümkün.
Ben Türkiye deyince babamdan öğrendim
Sert lokmayı her akşam gözlerimi yumarak çiğnemeyi
(Türkiye Deyince)

Şairin dünden bugüne şiirindeki en büyük handikap ise mısra ekonomisine dikkat etmemesi. Mısralarda bulunan bağlaçlar, çıkarılsa bile bütünlüğe zarar vermeyecek detaylar ve özellikle bağlaçlardan önce mısraların etkisini artırmayan sesleniş formları bu ekonomiye zarar veren, dolayısıyla okunurluğu zorlaştıran unsurlardan bazıları. Özellikle Evliler İçin Kafa Kağıdı Sureti’nde bulunan şiirlerden “Adımda Ne Ararsan Var,” “Susuzluk Upuzun,” “Okuyucu İçin Yapım Aşaması,” “Türkiye Deyince” ve “Hepiniz Cennetliksiniz” gibi şiirlerde yukarıda sözünü ettiğimiz özelliklerde kurulmuş mısralar bir hayli yoğunlukta. Bu ekonomide, eksiltili ifadeler anlam boşluğu oluşturmakta, fazlalıklı ifadeler ise daha kısa ve net bir şekilde söylenmesi gerekeni daha yoğun bir dille söyleyerek anlam ağırlığı oluşturmaktadır. Bu iki sorun da anlamın yoğunluğuna doğrudan etki etmekte; onu hafifletmekte ya da ona gereksiz yük bindirmektedir. Murat’ın tez canlı yapısını bildiğim için ifadeleri, mısra ve bentleri kurarken nefes alması gerektiğini özellikle belirtiyorum. Söz ekonomisinde aranması gereken itidali özellikle Evliler İçin Kafa Kağıdı Sureti’nin ilk şiiri olan “Soru”da elde ettiği, bu rafineliği, tam anlamıyla sadeliği başardığı görülmektedir.
Suç gibi gizledim üç beş kitabı
Yorgun insanların akşam neşesinden
Hak edilmiş neşeye gölge düşüremezdim
Neyi hak ettiğimi bilmeden geçti günler
(Soru)
Şiirlerinde yola çıktığı en önemli iki unsur sokak ve ailedir. Somut deneyimin beşiği yani. Şair çıkarımlarını birebir gözlemlerinden hareketle yapar. Şiirlerinde Ilgın’daki şeker fabrikasının ışıkları da vardır, parkta kızı salıncaktan indirilen baba figürü de, akşam haberlerine dikkat kesilmiş bir adam da bulunur, hapishanedeki bir mahkum da. Özellikle şairin ilk kitabında baba, anne ve yeni evli bir adam figürü daha baskın olarak yer buluyordu. Bu baskınlık biraz daha hafiflese de şairin yine konularının içinde yer bulmaya devam etmektedir. Şairin içinde siyaseti de şiddetli bir şekilde hissettiren bireysel tavrı; içten, konuşkan ve ânları yakalayan bir şiirde karşılık buluyor. Şair çevreye eleştirisini yönetiyor fakat çözüm önerisi sunma gereğini duymuyor. Bu zaman zaman topyekûn bir değişim beklememesinden ya da ideal bir dünya kurulamayacağı yönündeki umutsuz bilincinden kaynaklanmaktadır.
Hocam siz ümmetçisiniz galiba diye sorunca
Kınayan bir sesle böyle öğretmişler çünkü
Nutkum tutuldu sınıfın ortasında
Anlatamamaktan değil anlamaktan
Çocuklarımızı katlettiklerini
Her yerde
Bir kez daha
(Geçen Gün Sekiz On Yaşlarında Suriyeli Bi Kız Bizim Kızı Parkta Salıncaktan İndirdi Biz Gitsek Yaptırırlar mı?)