Zeynep Akyüz, Clarissa P. Estés ve Angela Carter’ın kitapları üzerinden masalın hiç de sandığımız kadar çocuksu ve masum olmayan psişik dünyasına eğiliyor.
· Zeynep Akyüz ·

Estés, öyküyü bir ilaç olarak niteler. Birer ayin gibi icra edilen masalların ihtiyaca göre şekillendiğini ve bazı toplumlarda, arkaik dönemlerdeki mitin sahip olduğu konumunu üstlendiklerini söyler. Masallar eski toplumlarda insanları bir araya getirme, normları içselleştirmelerini sağlayacak eğitimi verme ve bireyi kolektif yaşama dahil etme vb. gibi önemli işlevleri haiz.
Masalların eğitici yönü bizde de II. Meşrutiyet sonrası Ziya Gökalp’in çocukları yetiştirmek amacıyla yazdığı masallarda da kendini gösterir.
Psikanalizin atası Sigmund Freud’a göre ise bastırılmış korku ve istekler kendilerini masallarda gösterir ve farklı toplumlardaki masallarda benzer motiflerin görülmesi ortak bir bilinç dışına işaret eder. Freud, aynı zamanda sanatçının yaratma eylemi ile nevroz arasında bir bağlantı da kurarak kolektif bilinçdışının tezahürü olan bu masalları psikanaliz tedavisinde bir hastanın sözleri gibi ele alır.
Kadının vahşi doğası
Demek ki masallar, çocuklara anlatılan basit ve masum hikayeler olmanın çok daha ötesinde değerlendirilip farklı yönlerden incelenmeyi hak ediyor. Bunun yanında yetişkin masalları yazanlar ve daha da ilginci masalları tersyüz eden postmodern hikaye yazarları da var. Clarissa P. Estés’in Kurtlarla Koşan Kadınlar incelemesiyle Angela Carter’ın Kanlı Oda başlıklı hikaye kitabı, masalları yeniden yorumlamada dikkat çekici örnekler. Estés masalları, kadınların kendi seslerini duymaları, psişelerine kulak verip benliklerine ulaşmaları konusunda birer araç olarak görürken Carter, masalların toplumsal normları ve cinsiyetçi yaklaşımları dikte ettiğini kurmaca yoluyla sezdirmeye çalışır.
Kurtlarla Koşan Kadınlar’da kadınların özlerinde bulunan vahşi kadın arketipi ön plana çıkıyor. Estés’e göre, kadının içgüdüsel dünyasının yağmalanması vahşi kadının soyunun tükenmesine yol açar. Doğasından ayrılan kadın ise zayıflar. Yazar vahşi doğanın yeniden keşfedilmesinde masallara ve mitlere önemli bir rol biçiyor. Bu anlatılar sayesinde kadınlar derinlerde yaşanan psişelerine ulaşabilir. Anlatı bireyi güçlendirerek içsel hayatı harekete geçirir ve doğruya yöneltir.
Kitapta ele alınan La Loba masalında, kurt kemikleri toplayıp onları iskelet haline getiren ve şarkılar söyleyerek bedenin canlanmasını sağlayan bir kadın karşımıza çıkıyor. Burada Estés, psişedeki kalıntıların hatırlanmasıyla dirilişin tekrar gerçekleşebileceği gösterir. Kemiklerin tahrip edilemez gücü temsil etmesi gibi mit ve masallar da tahrip edilemez ruhu temsil ederler. Masallarda dikkat çeken unsurlardan biri de eve dönüş motifidir. Bu motif bireyleşme çabasını ifade eder. Evinden uzun süre uzak kalan kadının hayatta ilerleme yetisi körelir. Günümüzdeki tükenmişlik haline tekabül eden bu durum, ruhtaki yaraların derinleşmesine sebep olur.
Kitaptaki bir diğer anlatı ise üç kız kardeşin en küçüğüyle evlenen, korkutucu ve tuhaf bir adam olan Mavi Sakal’ın masalıdır. Mavi Sakal bir süre şatodan uzaklaşacağını söyler, şatodaki odaların anahtarlarını karısına bırakır ve yalnızca bir odaya girmemesi konusunda onu uyarır. Fakat karısı merakına yenik düşer ve adamın eski eşlerinin cesetleriyle dolu olan yasak odaya girer. Eve dönen Mavi Sakal, yasak odaya girildiğini fark eder, sıradaki kurbanın karısı olduğunu söyler. Kaderine razı olan karısı ise ondan bir müddet müsaade ister. Kız ve erkek kardeşlerini yardıma çağırır, onların yardımıyla ölümden kurtulur.
Estés’e göre bu masal, kadının gelişimi için vahşi doğasıyla iletişime geçmesi gerektiği ortaya koyar. Mavi Sakal, kadının üzerinde üstünlük kurarak psişesinin ışığını engellemeye çalışan bir yok ediciyi temsil etmektedir. Kadın, benliği ve içgüdülerine muhalif gücü tanımalı ve kendini korumayı öğrenmelidir. Masaldaki kız kardeşler psişenin daha gelişmiş yönlerini temsil ederken erkek kardeşler psişenin saldırgan, itici güçlerini temsil eder. Kız çocuklarına verilen klasik eğitimde insanların tuhaflıklarını görmezden gelmeleri, onları tolere etmeleri öğretilir. Nazik olmaya dönük bu eğitim ise kadının sezgilerinin yok olmasına sebep olur. Yok ediciyi tanıma konusunda eğitimin rolü büyüktür. Anahtarlar psişenin karanlık sırlarını bilmeyi, iskeletler ise tahrip edilemez gücü temsil eder. Sezgi, kadının psişesinin hazinesidir. Kadının içgüdülerine kulak vererek karanlığa dalması, görünenin arkasındakinin peşine düşmesi gerekir. Masaldaki asıl mesaj sezgileri izleyip yok edici enerjiyi dağıtmak yönündedir.
Masalı tersyüz etmek
Masallarda kadınlar her zaman doğa ile ilişkilendirilirken erkekler toplumsal roller bağlamında ele alınmıştır. Kadınn güzelliği ve fiziksel özellikleri vurgulamış, nazik ve itaatkar oluşu ön plana çıkarılmıştır. Pasif ve aciz durumunda olan bu kadın karakterlere kendi kaderleri konusunda söz hakkı tanınmamış, büyük bir sessizlik ve boyun eğişle rıza göstermeleri gerektiği ifade edilmiştir. Masallarda kız çocuklarının merak duygusu ve eylemleri, onları felakete sürükleyen etkenler olarak sunulmuştur. Feminist yazarlar masallarda oluşturulan bu ideal kadın tipine başkaldırarak hakim cinsiyet kalıplarını yıkmaya ve kadın imgesini yeniden çizmeye çalışmışlardır.

Kanlı Oda kitabındaki aynı başlıklı masalında Carter, Mavi Sakal masalını yeniden yazmıştır. Kadın karakter kırılgan, masum ve et parçasına indirgenmiş gönüllü bir kurban durumundadır. Gönüllülük ve erdem, kızı felakete sürükleyen tehlikeli ayartıcılar olarak gösterilir. Masalda toplumsal cinsiyet kalıplarına ve bunların sosyo-ekonomik yansımalarına dikkat çekilir. Kadın, erkeği yoksul hayatından kurtulmak için bir kaçış kapısı olarak görür. Bir yandan ondan nefret ederken diğer yandan ona özlem duyması, kurbanın katile bel bağlamasına, ekonomik ve cinsel sömürüye işaret eder. Katil koca kendini haklı ve erdemli görürken karısı, merakına yenilip yasak odaya girdiği için suçluluğunu kabullenir. Kadın kendi ölümüne giden yolda pek çok ritüel ve ayin gerçekleştirir. Kadınların birer kurbanlığına seçilen kılıfın din olması, dine yönelik bir eleştiri izlenimi bırakıyor. Angela Carter ayrıca, klasik anlatının aksine kurtarıcı olarak erkek kardeşler yerine anneyi seçerek cinsiyet rollerini tersyüz ediveriyor.
Kitaptaki diğer masallarda dikkat çeken motif aynadır. Özellikle Pamuk Prenses masalında karşımıza çıkan sihirli ayna, sorgulanmaz bir otoriteyi temsil eder, her zaman gerçeği yansıttığına inanılır. Ayna tutmak görünür kılıp ifşa etmek anlamına gelir. Carter da toplumsal cinsiyet kurallarıyla oynayarak aynanın stratejilerini etkisiz kılmaya çalışır.
Estés’le Carter’ı kıyas etmek gerekirse; Estés’de masallar bize birçok mesaj veren, kadının psişesine kulak vermesi ve içindeki vahşi kadına kavuşması yönünde uyarıda bulunan anlatılarken Carter’a göre masallar toplumsal cinsiyet kalıplarını ve normları yeniden üreterek bunların devamlılığını sağlar ve toplumu belli kalıplara oturtmaya çalışır.
KAYNAKLAR
Bacchilega, C. (2016). Postmodern masallar: Toplumsal cinsiyet ve anlatı stratejleri (F. B. Helvacıoğlu, Çev). Avangard.
Campbell, J. (2019). Kahramanın sonsuz yolculuğu (S. Gürses, Çev). İthaki Yayınları.
Carter, A. (2022). Kanlı oda (Ö. Arıkan, Çev) Sel.
Estes, C. P. (2021). Kurtlarla koşan kadınlar (S. Altan, Çev). Ayrıntı.
Moran, B. (2016). Edebiyat kuramları ve eleştiri. İletişim.