Zeynep Akyüz, Cristina Bacchilega'nın Postmodern Masallar kitabından yola çıkarak masalların postmodern yorumlarını gözden geçiriyor.
· Zeynep Akyüz ·

Masal araştırmalarının dikkat çekici isimlerinden Cristina Bacchilega, gerek yaşamın yaratıcı bir şekilde anlamlandırılması gerekse geleceğin belirli gruplarca şekillendirilmesi konusunda hayati önemi haiz masalların bilişsel ve sosyal etkilerinden hareketle postmodern anlayışta yeniden yazılması konusuna odaklanıyor. Bacchilega’nın bu incelemelerde üzerinde durduğu iki kritik nokta var; biri toplumsal cinsiyet kalıpları, diğeri ise kapitalist düzenin masalları metalaştırması.
Bugün hepimizin bildiği klasik masallar dünyanın farklı bölgelerinde yüzlerce varyanta sahipken 17. yüzyılda Charles Perrault ve ardından 19. yüzyılda Grimm Kardeşler’in derlemeleriyle daha standart hale geldiler. Derlenen bu masallara baktığımızda çocuklara mesaj verme gayesi güttüklerini, toplumsal normları pekiştirip insanlara roller biçtiklerini görüyoruz. Pamuk Prenses, Külkedisi, Uyuyan Güzel ve daha pek çok masaldaki kadın karakterlerin Bacchilega’nın tabiriyle “masum ve mazlum” olma yönlerinden gösterdikleri benzerlikler dikkat çekici. Buna rağmen masal kadınları kendi yaşamları konusunda herhangi bir tasarrufta bulunmaz, başkalarınca çizilen kaderlerine boyun eğerler. Masallarda muktedirin çıkarlarına uygun olarak ideal bir kadın imgesi yaratılır.
1960-70’li yıllara gelindiğinde klasik peri masallarının postmodern uyarlamalarının yazılmaya başlandığını görüyoruz. Aynı yıllarda ortaya çıkan ikinci dalga feminist hareketin her alanda eşitlik talebi edebiyatta da kendini gösterir. Kadınların edebi gelenekteki yerinin sorgulanmaya başlanması, erkek egemen kültürün bu metinlerce desteklenip yeniden üretildiğinin ve toplumsal cinsiyet kalıplarının dayatıldığının fark edilmesi postmodern masalların yazımına yön verir.
Cristina Bacchilega, Postmodern Masallar: Toplumsal Cinsiyet ve Anlatı Stratejileri kitabında bu dönemde yetişkinler için kaleme alınan postmodern masalları inceler. Angela Carter, Robert Coover, Donald Barthelme, Margaret Atwood, Italo Calvino gibi yazarların yeniden yazdıkları masallarla nasıl toplumsal kabulleri sorgulayıp cinsiyet rollerini tersine çevirdiklerini ortaya koyuyor. Bacchilega’ya göre masalları yeniden yazma durumu sadece sanatsal değil aynı zamanda toplumsal bir eylemdir de. Yazarlar kendi görüşlerini ortaya koymak için yüzyıllardır bilinen, okunan masalların aşinalığından yararlanmaya çalışırlar.

Kitapta üzerinde durulan en önemli unsurlardan biri sihirli ayna motifidir. Nasıl ki masallar birer ayna gibi gerçek hayatta olup bitenleri yansıtıyorlarsa postmodern masallar da bu sihirli aynaya ayna tutarak her şeyi tersine çevirmeyi amaçlar ve böylece sihrin işleyişini kırarlar. Bu aynaya yansıyanların yanında aynanın kimin elinde olduğu meselesi de dikkate değerdir. Aynayı tutan, imgeleri yansıtan, anlatıyı üreten kişi kimdir? Biz kimin sesini duyarız? Anlatı kimlerin çıkarlarına hizmet eder? Postmodern masallarda bu meseleler gündeme gelir. Örneğin ayna motifinin bariz bir şekilde konu edildiği Pamuk Prenses masalında, hepimizin bildiği üzere, kraliçenin sorusuna cevaben aynadan dünyadaki en güzel kadının Pamuk Prenses olduğu yanıtı gelir. Aynadan gelen bu sesin kime ait olduğu tartışma konusudur. Verdiği hükme itiraz edilmeyen aynanın, toplumun sesi olma ihtimali yüksektir. Bu bakımdan Pamuk Prenses’in toplumsal normlarca idealize edilen bir kadın olduğu görülür. Dünyanın çeşitli yerlerinde yüzlerce yorumu bulunan bu masallarda Pamuk Prenses’in değişmeyen özellikleri güzelliği, sessizliği ve masumluğudur. Adeta bir çocuk-kadın portresi çizen Pamuk Prenses üzerinden oluşturulan bu kadın imgesi masallar vasıtasıyla normalleştirilirken postmodern masallar tarafından yıkılmaya çalışılır.
Kitapta Pamuk Prenses’in üç postmodern yorumu ele alınır. Bunlardan ilki Carter’ın Kar Çocuk adlı masalıdır. Bacchilega bu iki sayfalık masaldaki metaforları toplumsal cinsiyet kalıpları bağlamında açıklar. Klasik masaldaki güzellik yarışı burada yerini hayatta kalma mücadelesine bırakırken Bacchilega bu mücadeleyi ataerkil sistemin dayattığı toplumsal kabullere bağlar. İkinci anlatı Coover’ın The Dead Queen adlı masalıdır. Ölen üvey annenin cenazesine, daha bir önceki gün evlendiği Pamuk Prenses’le katılan prensin bakış açısından dinlediğimiz bu masalda olan bitene dair karışık düşüncülere şahit oluruz. Prens, klasik anlatıda da meydana gelen ve okuyucuların olağan kabul ettiği olaylara sorgulayıcı bir tavır takınarak masalın kabullerini sarsar. Kötü üvey anne ve masum prenses anlayışı tersyüz edilir. Ele alınan üçüncü ve son anlatı ise Barthelme’in Pamuk Prenses: Yetişkinler İçin Postmodern Bir Roman isimli eseridir. Bu romanda yedi erkekle birlikte yaşayan Pamuk Prenses’in kendisine çizilen rolleri yavaş yavaş sorgulamaya başladığını görürüz. Toplumsal cinsiyet kalıplarının net bir şekilde ortaya konulduğu bu masalda Pamuk Prenses, birlikte yaşadığı erkekler için basit bir objeye indirgenen bir varlığın ötesine geçemez. Kendi masalına hapsolduğunu farkında olan Pamuk Prenses bir yandan kendine biçilen rolleri sürdürmeye devam ederken diğer yandan bir şeylerin yanlış gittiğini farkına varır. Diğer masallara nazaran daha erken bir tarihte kaleme alınan bu romanda Pamuk Prenses’in “Ama hayalgücüm hareketleniyor,” ifadesi, kurgusal karakterlere yönelik bir değişimin başladığı yönünde okunabilir. Artık karakterler kendi kaderlerini çizme konusunda ipleri ellerine almaya yönelirler. Bunu başaramadıklarında da yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğunu fark eder ve içinde bulundukları durumu sorgularlar.

Cristina Bacchilega diğer eserlerinde, uğradığı dönüşümlerle popüler kültüre dahil olan masalları kapitalist düzene hizmetleri bakımından ele alır. Theodor Adorno ve Max Horkeimer’ın ifade ettiği kültür ürünlerinin tek tipleşip meta haline gelmesi durumuna masallar bağlamında bakıldığında Disney örneğiyle karşılaşırız. 20. yüzyılın başlarından itibaren Disney tarafından klasik masalların animasyon uyarlamaları yapılıyor. Farklı toplumlarda pek çok varyantı bulunan masallar böylece tek tipleşiyor ve artık masal denildiğinde akla gelen öncelikle bu animasyon filmleri oluyor.
Cezbedici görsellikler sunan masal animasyonları kapitalist ekonomi açısından da hayli önemli konuma geliyor. Oyuncaklar, kıyafetler, kırtasiye ürünleri, ev eşyaları ve daha pek çok unsurda masal kahramanlarının kullanıldığını görürüz. Doğum günü, yılbaşı partisi gibi kutlamalarda oluşturulan masal konseptleri, kurulan tema parkları sürekli bir tüketim durumuna teşvik ediyor. Hayatın her alanında karşımıza çıkan masallar özellikle çocuklara yapay birer gerçeklik sunarken kahramanlar ile özdeşleşme durumunu kolaylaştırır. Bu şekilde vermek istedikleri mesajlar çok daha kolay bir şekilde alıcıya ulaşıyor. Böylece Disney’in masal uyarlamaları hem toplumsal normları benimsetip yeniden üretme hem de birer meta haline gelerek kapitalist düzene hizmet etme bakımından dikkat çekici örnekler olarak karşımıza çıkıyor.
KAYNAKLAR
Akçay, Z. G. (2020). Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalının üç hali: Grimm Kardeşler, Walt Disney ve Ertem Göreç. Erciyes İletişim Dergisi, 7(2) , 965-988. DOI: 10.17680/erciyesiletisim.726217
Bacchilega, C. (1993). An introduction to the “Innocent Persecuted Heroine” fairy tale. Western Folklore, 52(1), 1-12.
Bacchilega, C. (2013). Fairy tales transformed? Twenty-first-century adaptations and the politics of wonder. Wayne State University Press.
Bacchilega, C. (2016). Postmodern masallar: Toplumsal cinsiyet ve anlatı stratejileri (F. B. Helvacıoğlu, Çev). Avangard.
Bacchilega, C., Rieder, J. ve Zipes, J. (2010). Mixing it up: Generic complexity and gender ideology in early twenty-first century fairy tale films in P. Greenhill & S. E. Matrix (Eds.), Fairy tale films: Visions of ambiguity (pp. 23–41). University Press of Colorado.
Barthelme, D. (2019). Pamuk prenses: Yetişkinler için postmodern bir roman (H. Toker, Çev). Siren.
Carter, A. (2022). Kanlı oda (Ö. Arıkan, Çev). Sel.
Coover, R. (1973). The dead queen. Quarterly Review of Literature, 18, 304-13.