top of page

“Yeni realist şiir” ne demek?

Küçükçifci, Ethem Erdoğan'a cevap veriyor ve modern Türk şiirinde neo realizmin izlerinin peşine düşüyor.


· Murat Küçükçifci ·


Sezai Karakoç

Ethem Erdoğan kitaphaber.com’daki yazısında Selman Ertaş şiiri için “Yeni epik değil, yeni realist bir şiir,” diyor. Bir hüküm cümlesi. Eleştirinin sine qua nonu elbette hükümdür ama bu hükme ulaşılmasını mümkün kılan unsurların da ayan beyan ortaya serilmesi gerekir. Erdoğan’ın yazısında bu açıklık yok. Neden?

Birincisi kavram meselesi. Bir kere yeni epik olarak anılan şiirin doğrusu Neo-Epiktir. İlla yeni ifadesini kullanacaksak peşine destansı ifadesini ekleyerek yeni destansı şiir dememiz gerekir. Aynı durum yeni realist tamlaması için de geçerli. Yeni diyorsak gerçekçi, realist diyorsak neo ile tamlamayı kurmamız doğru olur. Yeni gerçekçi veya neo realist demek gerekir yani. Basit bir tashih meselesinden söz ettiğim düşünülmesin. Erdoğan’ın cümlelerinin arkasında şiire, şiirin tanımlanmasına ilişkin bir belirsizlik, daha doğru bir deyişle yüzeysellik var.

Belirsizliğin anlaşılabilir tarafları vardır. Sözgelimi yeni bir şiir doğarken veya doğmuşken o şiiri tanımlama hususunda belirsizlikler yaşanması, hatta bu belirsizliklerin kavgaya varması son derece anlaşılırdır. İkinci Yeni isimlendirmesi hakkındaki tartışmalar bu konuda en belirgin örnek. Muzaffer Erdost’un yazıları tartışmaların hikayesini derli toplu biçimde sunar. Materyalist şiir, laik şiir, imgeci şiir, anlamsız şiir, bir şey söylemeyen şiir, atonal müzik vs. Birçok isim takılmış, tanım yapılmış 50’lerin ortasından itibaren yazılan şiire. Erdost Sezai Karakoç’un Pazar Postası’nda çıkan Balkon ve Kalorifer şiirleri için ilginç biçimde “materyalist görüşün örnek şiirleri” diyor mesela (Erdost, 2009). Karakoç’un ilk dönem şiirleri için, yine Karakoç’un Edip Cansever hakkında kullandığı bir ifadeye başvuruyor.

Karakoç’un isimlendirme meselesine tek katkısı “materyalist şiir” kavramı değil. İlhan Berk hakkında 1960’ta yazdığı Galile Denizi başlıklı yazısında İkinci Yeni şiiri için, bu ismi reddetmemekle beraber, “yeni gerçekçi şiir (neorealist)” diyor Karakoç (Karakoç, 2014). Ethem Erdoğan’ın bozarak kullandığı ifade yani. Karakoç’a göre “Orhan Veli ve arkadaşlarının şiirinde hüküm basit realizmde”dir. Ontolojik kaygı, metafizik gerilim, belirsizlik, evrende yerini arama duygusu, toplumda sıkışmışlık, “salt yaşama” yoktur bu şiirde. Bütün bunları barındıran İkinci Yeni, yeni gerçekçi şiirdir.

Muzaffer Erdost ve Cemal Süreya

Basit realizm, yani basit gerçekçilik. Orhan Veli ve arkadaşlarının şiirini Karakoç’un çözümleme şekli. Realizmin basit versiyonuna ilişkin bir başka yazı Ömer Bedrettin Uşaklı’ya ait. Realist Şiir başlıklı yazı 1944 Haziran’ında Ülkü’de çıkmış. Bu sefer konu Orhan Veli ve arkadaşları değil, Rıfat Ilgaz ve Ömer Faruk Toprak. “Kupkuru realitelere niçin şiir diyeceğiz?” diye soran Uşaklı, sanat süzgecinden geçirilmeyen realist şiirleri eleştiriyor (Enginün, 1988). Uşaklı’ya göre realist şiirin üç temel unsuru ahenk, tasfiye ve teksiftir. “Realite kırıntıları”nı sayıp dökmek yazılanları şiir yapmaz. Uşaklı, iki şairden aldığı örnekleri eleştirirken bu metinlere şiir yerine “yazı” diyor.

Uşaklı’nın eleştirdiği realizme ucuz toplumculuk demek mümkün. 60’larda toplumcu gerçekçilik etrafında dönen tartışmaları önceleyen bir tarafı var bu yazının. Sonuçta gerçekçilik, realizm, yeni gerçekçilik ve neorealizm belli dönemleri hatırlatan kavramlar. Başka türlüsü mümkün mü? Eleştiri bir çözümlemedir ve her çözümleme bir çözümlenen, yani nesne gerektirir. Nesneyi koşullayan her ne varsa eleştiriyi de koşullar. Eleştirinin kavramları gökten zembille inmez. Hele hele gerçekçilik gibi edebiyat ve felsefe tarihinin dominant kavramlarından birini kafamıza estiği gibi kullanamayız.

Halbuki Ethem Erdoğan Sezai Karakoç muhibbidir. Yeni gerçekçilik kavramının geçmişine dair yazdıklarımdan haberdar olduğunu düşünüyorum. Haberdarsa niye bu tartışmaların tozunu alarak sözü bugüne getirmeyi tercih etmiyor, önemsiz bir Batılı isim yerine niçin Karakoç’un şahitliğine başvurmuyor, diye sormaktan da kendimi alamıyorum. Erdoğan’ın Selman Ertaş’ı yeni epiğin, doğrudan söylersek (Erdoğan niçin doğrudan söylemiyor, buna da akıl sır ermiyor) Neo-Epiğin dışında konumlandırması da ayrı bir garabet. Ertaş’ın şiirindeki bireysel veya içsel yaşantıya dair hususları gerekçe göstererek yapıyor bunu.

Neo-Epik şiirle klasik destanları bir tutmasından kaynaklanıyor bütün bu zayıf yorumlar. Şu soruları sormak gerekir: Neo-Epik şiir yazan hangi şair tamamen dışrak bir şiir yazıyor? Bugünün epiğinde şair ya da persona bir halk kahramanı olarak mı öne çıkıyor? Şair “ben” diyerek ortaya atıldığında “sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış bir kitle”nin sözcülüğünü mü yapıyor? İyilerle kötüler ya da içle dış arasında klasik dönemler için yapılabilecek bir ayrım bugünün şiiri için yapılabilir mi? Bireysel veya içrek konu ve yaşantılar Neo-Epik şiirin dışında mıdır?

Anlaşılan Ethem Erdoğan’ın zihninde Neo-Epiğe ilişkin bir çeşitliliğe yer yok. Neo-Epiğin adeta Sovyet sanatçılarının başını yiyen türden katı kuralları var ve bu kuralları çiğneyen Neo-Epiğin dışına çıkıp yeni realist oluveriyor! Hasıl-ı kelam, yeni realist de desek, neo gerçekçi de desek, bugünün şiir ortamında anlaşılacak şey Neo-Epiğin kazanımlarıdır. Hakan Şarkdemir “modern epik” demişti, Murat Güzel “ironik realizm.” Nesnel imgelem, koma, çok seslilik, parçalı ham konuları tartışıldı. Bütün bu tartışmaların izini sürerek yeni bir kavram teklif etmek anlamlı olabilirdi. Oysa Erdoğan bunun yerine sanat psikolojisi gibi son derece geniş bir alandan hareketle, bu alan hakkında özetin özeti bilgilerden yola çıkarak bir şiir kitabını değerlendirmeye kalkıyor. Bir başka deyişle eleştiriyi, eleştiri nesnesinin uzağında bırakacak alanlarda dolaşıyor. Ne demeli? Sanat gibi eleştiri de “şahsi ve muhterem” galiba!

 

KAYNAKÇA

Enginün, İ. (1988). Ömer Bedrettin Uşaklı bütün eserleri. TDK.

Erdost, M. İ. (2009). Şiirin u dönüşü. Onur.

Karakoç, S. (2014). Edebiyat yazıları – II çağ ve ilham. Diriliş.


bottom of page